11 Ekim 2017 Çarşamba

kendi kurduğumuz düzenin içine haps mi olduk acaba? herşeyin aynı olduğu, herkesin tek tip kaldığı bir dünyaya. Yaşamdan beklentiler ve bize dayatılanlar yüzünden. 

En iyi okullar gitmek için çabala, en iyi notlarla okulunu bitir, askerliğini yap gerekirse öl! bir avuç bok için öl! Seni umursamayan ismini bile hatırlamayacak on binler için öl! Sırf birilerinden daha az şanslısın diye öl! Ailen zengin değildi diye öl! olurda ölmezsen “iyi” bir iş bul. Çünkü insanlar iyi para kazanarak, iyi yaşayabilirler. Paran yoksa ve kazanamıyorsan zavallı gregor samsa gibi, bir böcekten farkın yok! 

Nasıl, iyi bir iş buldun ve çok para kazanıyorsun demek? Bütün yıl patronunun kıçı daha iyi arabalara otursun diye ona para kazandırdın ve 2 hafta tatil bile yapabiliyorsun hemde 5 yıldızlı bir otelde. Ahh işte yaşam diye buna denir ha? Sabahın ilk ışıkları daha cama ulaşıpta parıldayan ahenklerini ortalığa saçmadan yada kargalar boklarını yemeden sıcacık yataktan kalkıp hazırlanmak haftanın her gününde tekrar ve tekrar, senden farksız binlerce boktan yığınla aynı tekerlekli kutuyla git işe, daha iyi tekerlekli kutular almak hayaliyle kafanda.

 Eh artık bir kadın bulma vakti. Ne de olsa toplum bunu bekliyor. Ah! İşte orada bir kadın. Hepsinden farklı, hepsinden özel. Cenneten düşmüş bir melek gibi bakıyor aynı, saçları denizin mavi dalgaları kadar yumuşak, elleri sanki pamuktan. Bu kadar güzel bir kadını kaçırmadan devlete bildirmeli seviştiğinizi. Evlenmek diyorlar buna sanki seven iki insan için aynı evde yaşamak çok özelmiş gibi. Birde çocuk gerek tüm bunlardan sonra perçinlemek için gerçekliği. 9 ay sonra bir yavru gelecek acıması olmayan zalim dünyaya hayatı tanımıyor henüz sadece altına sıçıp yemek yemekten ibaret tüm işi. Bilseydi acaba tek işi döngüye yeni bir köle daha olmak hiç gelirliydi acaba buralara? Şimdilik bilmiyor ama öğrenecek o da yakında! 

Tamamlanmak üzere herşey. Yıllarca çalış çabala, kaybet en güzel yılları bir avuç yeşil saçmalığa ve gelecek telaşına. Telaşlandığın gelecek geldi işte... artık ne erken kalkmak zorundasın, ne de çalışmak  üstelik iyi bir parada verdiler sonunda. Ama o da ne? Artık genç değilsin ne koşacak dizlerin var eskisi gibi ne yediklerinin tadını alabiliyorsun eskisi gibi... Ve nihai son herkesin gördüğü o sonsuz karanlık... Geride yerini dolduracak şeyi bıraktın ve nokta.

kendi kurduğumuz düzenin içine haps mi olduk acaba? herşeyin aynı olduğu, herkesin tek tip kaldığı bir dünyaya. Yaşamdan beklentiler ve biz...